
“geçmişle yüzleşme” konusunda önemli rol oynamışlardı; hele Galeano, Latin Amerika’nın vicdanı
olarak anıldı. 27 Yusuf Çotuksöken – Ağlama ve Ağlatma Edebiyatı (Deneme) Yaşamımız, başından sonuna değin tam anlamıyla bir ağlama ve ağlatma edebiyatına döndü. Aslında dün de böyleydi, bugün de böyle, sanırım yarın da böyle olacak… Nasıl mı? Görelim bakalım. 29 Abdurrahman Koç – Haiku Şiirler 32 Mehmet Aslan – Işığı Arayan Adam: Mehmet Aydın Mehmet Aydın, 4 Mart 1923’te Afyon’un Bayat bucağında doğdu. İlkokulu, ortaokulu, liseyi zorlu engelleri aşarak Afyon’da okudu. İstanbul’da Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü 1948’de bitirdikten sonra, “ülkemizin herhangi bir yerinde görev” ister. Sırasıyla; Kayseri-Pazarören Köy Enstitüsü, Kars-Cılavuz Köy Enstitüsü, Erzurum-Pulur Köy Enstitüsü, Çanakkale Öğretmen Okulu, Bursa Eğitim Enstitüsü, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü, Konya Selçuk Enstitüsü’nde çalışır. 1980’de kendi isteğiyle emekliliğini ister. Emekli olduktan sonra boş durmaz. 36 İnci Derinde – Kan Kırmızı (Şiir) 37 Hasan Akarsu – “Son Roman” Yazar Zafer Berke, “Yeni Zaman” (2004), “Bambaşka Günler” (2009) adlı öykü yapıtlarıyla tanınır. “Son Roman” yeni yapıtı olup kent yaşamından kesitleri kapsar. Güzel bir kıza tutulan gencin sevdiğini arayışı konu edilir. Anlatıcı, bu arayışın romanını, Büyülü Yüz’ü yazıp yayınevine teslim eder ve olumsuz yanıt alır. 39 Hasan Çapik – Kendisinin Korkağı (Şiir) 40 Taylan Kara – Okuma Yazmanın Izdırapları: İnsan, Karnından mı İbarettir? Bu kitapta yeni bir şey yoktur. Okura, “yeni” sıfatından tank ve postal zoruyla kovulmuş “eski”yi anlatmaktadır. Aslında hiç de yeni olmayan “yeniye karşı henüz eskimemiş” eskiyi anlatır. Doğru olmayan yeniye karşı, yeni olmayan ve tükenmemiş doğruları yazmaktadır. Gerçekçi edebiyatta, bir doğruda durma, doğruda kalma, doğrudan geriye düşmeme ısrarıdır. 42 Haydar Ali Albayrak – Mahalleye Dönüş mü Masallara Kaçış mı? Yazıya iki nedenle bu tür bir giriş yapma ihtiyacı duydum. Yazının konusu Bana Masal Anlatma filminde annenin bir türlü kopamadığı televizyon top oynayan çocukların kale direği oluyordu. Bu sahneden bir hesaplaşma açıldığı kanaatindeyim. Yanı sıra karşımızda bu ilişkinin cisimleştiği; adlarını sık duyduğumuz Onur Ünlü, Burak Aksak ve Selçuk Aydemir gibi izleyici kitlesini dizilerden tanıyan, devşiren, kemikleştiren yönetmenler var. 47 Bize Gelenler 48 Fehim Yurdal – Şaşkın (Öykü) Güneş yükselmiş, ışınlarını cömertçe, yapraklarını döken meyve ağaçlarına, kuru toprağa, çatılara saçıyordu. Uzaklardan gelen motor sesleri balıkçıların denize açıldığını bildiriyordu. Pat pat sesleri git gide arttı, sonra hafiflemeye başladı. Bir süre sonra her şey sessizleşti. Artık yalnızca kuşların sesleri duyuluyordu. Serçelerin kimi daldan dala konuyor, kimi yerde yiyecek bir şeyler arıyordu. Bir tanesi Şaşkın’ın uyuduğu yerdeki bir ekmek parçasını gözüne kestirmişti. Önce çevresinde sekerek dolaştı, uyuduğundan emin olunca usulca geldi, ekmeği kaptı, uçtu gitti. 52 Mustafa Günay – Uluğ Nutku’nun Bilgi ile Bilgeliği Buluşturması Bu yazıda Uluğ Nutku’nun felsefe çalışmalarında karşımıza çıkan önemli kavramlardan biri olan sorumluluk hakkında durmak istiyorum. Nutkunun bilgi-değer-eylem ilişkisi çerçevesinde ele aldığı sorumluluk kavramından yola çıkarak, bilgi ile bilgeliği buluşturmaya çabaladığını ve çağımızın temel sorunlarını anlamaya ve çözüm bulmaya yöneldiğini söyleyebiliriz. 55 İnsancıl’a Mektup 57 Cengiz Gündoğdu – Yıldız Güncesi 3 Eylül Perşembe Bütün bunları şunun için yazdım. Barış hareketi, ‘Gel surdan şuraya yürüyelim, gel bi bildiri yayımlayalım’ dercesine sıradanlaştırılacak bir hareket değildi. Dünyanın en büyük beyinleri bu uğurda uğraş verdiler. Başarılı olamadılar. Barış hareketi belirli ilişkilerden koparılıp soyut olarak ele alınamaz. Alınmamalı. Silah üreticileri… silah tüccarları… halkların sömürülmesi…
Bütün bunlar savaşın yatakları…