İnsancıl’ın Haziran 2014 sayısı çıktı…

1          Berrin Taş – Soma’lı Kadınların İsyanı (Şiir)2014_06_insancil
 
 2          Çetin Veysal – Örgütlenmenin Toplumsal ya da Politik Temelleri – III
Toplumsallık ve bir toplum içerisinde yer almak da örgütlü olmak demektir. Politik olmak da, olumlu ya da olumsuz anlamda toplum içinde örgütlü olmaktır.  Bu durum, içinde bulunulan örgütlülüğünü onaylayarak ya da onaylamayarak ona olumlu/olumsuz etkide bulunmak anlamına gelir.
Egemenlik ilişkilerinin olduğu sınıflı toplumlarda, iktidarda bulunanlar her zaman iktidardan uzak tuttukları yönetilenleri, ne yapıp edip güç merkezlerinden uzaklaştırırlar ve aynı zamanda kitlelere, örgüt/ün/lerin günümüz yabancılaşmış haliyle görünüşünü doğal göstermeyi amaçlar. Burada, bütün içindeki parçalar da bütüne uygun olarak yabancılaşıp nesneleşir, olduğu şey olmaktan çıkar.
 
 8          Ebru Gonca Barut – İnsanca (Karikatür)
 
 9          Atila Er – Nar Çatladı (Şiir)
 
 10       Ahmet Say – Ben Kimim? – I
Ben mi? Ahmet Say’ım sadece. Ama kendime “lan!” dedirtmem.
Herkes gibi benim de bir kimliğim vardır doğallıkla. Bu kimliği hiç yitirmediğim için, gazeteye “Hükümsüzdür” diye ilan vermedim.
Bir insana kimlik kazandıran, yarattığı düşünce, yaptığı iştir; kimlik kartı değil. İnsanlığın yükselttiği o görkemli kültür piramidine küçük de olsa bir tuğla daha koyabilmektir kimlik. Bunun bilincinde olan çoğu insan gibi, ben de bu dünyaya boş vagon gibi gelip boş vagon gibi gitmek istemedim. Elimden geldiğince yeni bir şeyler söylemeye, üretmeye çalıştım.
Kim olabilirim ki? 1902 Erzurum doğumlu matematikçi babam Fazıl Say’ın ve 1904 doğumlu felsefe öğretmeni Nüzhet Say’ın oğluyum.
 
 14       Cafer Yıldırım – Türkiye Şairlerini Dinle – III (Şiir)
 
 16       Neriman Çelik – Nazım Hikmet – II
(İnsancıl Atölyesi’nde çarşamba şiir kümesinde Nazım Hikmet’in yaşamı ve şiirleri irdeleniyor. İrdelemesi biten şiirleri yayımlamayı sürdürüyoruz.)
Nazım Hikmet, [Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri şiirinde] bireysel aşktan yola çıkarak genel bir soruna ulaşır. Aşk, siyasal harekete bir engel midir? Küçük burjuva düşleri olan kadınla, devrimci idealleri olan erkek arasında aşk olası mıdır? Aşk ilk elden olası görülse de sürdürülebilirliliğinin olmadığını şiirde öğreniyoruz. Kaldı ki toplumsallıkla bağları kurulamamış, dar sınırlarda kalan böyle bir aşkın, büyük ideallere mezar bile olamayacağını bildiriyor bize. Aşkın, siyasi harekete engel olabileceği sorunu, Türk aşk şiirinde bir yeniliktir. 
 
 21       Sıtkı Salih Gör – Gecenin Dağdağası (Şiir)
 
22       Berrin Taş – Hep Yolda
                14 Nisan 2014
Türkiye’nin yolsuzluklara bulanmış siyasi ortamı seçimleri etkilemedi. Soru şu. Türkiyeli seçmen, neden bu duruma karşı tutumunu dürüstlükten, adaletten yana belirlemedi. Bu soru yakıcı bir soru. Aynı zamanda yanıtlanması gereken bir soru. Yolsuzluklardan etkilenmeyen insanların algısını da iyi değerlendirmek gerekiyor.
Bu sorunun yanıtını 6 Nisan tarihli Cumhuriyet’te buldum. Prof. Dr. Yılmaz Esmer’le bir söyleşisi yayınlandı Leyla Tavşanoğlu’nun. Yılmaz Esmer’in söyledikleri konuya açıklık getiriyor.
 
 25       Mehmet Rayman – Yer Yatağı (Şiir)
 
26       Hakan Güğercinoğlu – Gerçekçiliğe Katkı / Can Yücel
Can Yücel burada şairin bilinç durumunu ön plana çıkarıyor. Eğer şair toplumsal yapıyı çözümleyemez, sistemin ürettiği yanılsamalar içinde kalırsa ortak özlemi yakalayamaz diyor. Özlemi nesnelleşemediği noktada kendi öznel istemlerinde kapalı kalır. (…) Can Yücel’in ortak özlemle anlattığı, sistemin üzerinde yükseldiği emek sömürüsünün son bulmasıdır. Ama işçi sınıfı bu sömürünün farkında değilse, kimi zaman sömürünün sürmesine dönük kararlar alabiliyorsa şairin özlemi nasıl ortak bir özleme dönüşebilir.
 
 28       Mürüvet Yılmaz – (-) Eksi ve (+) Artı / Hüzün Yağmuru / Bekleyiş (Şiirler)
 
 29       Yusuf Çotuksöken – Hoşgörü Üzerine (Deneme)
Benim burada söz konusu etmek istediğim hoşgörü, bu kadar yalın ve gevşek dokulu değil. Ben insan ilişkilerinde, bir erdem olarak algılanabilecek / değerlendirilebilecek hoşgörüden söz etmek istiyorum. Şöyle bir tanım tartışmaya derinlik kazandırabilir: “Hoşgörü, din, etnik köken, ideoloji ve/ya da dünya-görüşü vb bakımlardan birbiriyle hiçbir biçimde uyuşmayan, uzlaşamayan (uyuşmaları ya da uzlaşmaları da gerekmiyor.) toplum bireylerinin, toplumsal katmanların birbirlerine katlanmaları, birbirlerinin farklılıklarına (bireysel, etnik, toplumsal vb farklılıklarına) anlayış ve saygı göstermeleri, birbirlerine aynı toplum içinde insanca, demokrasinin öngördüğü ilkeler çerçevesinde yaşama hakkı tanımaları” anlamına gelir.
 
 33       Mehmet Ercan – Gerek (Şiir)
 
 34       B. Sadık Albayrak – Haziran Direnişi Sanatın Neresinde
Türkiye’de siyaset düzeyinde pornografiyi yaşıyoruz. Yani haber bültenleri artık pornografik? Kızlı erkekli evler, duvar delip iki evi, tek eve çeviren kızlı erkekli kümeler… Bu, neyi ima ediyor arkadaşlar? Türkiye insanını pornografik imalarla yöneten bir kültürel yapıyla karşı karşıyayız artık. O yüzden de sanatı çarşafa sokuyorlar, o yüzden de size televizyonda öpüşen insanların buzlandığı, bırakın onu, bir şamdanda çıplak bir kadın heykelciğinin buzlandığı filmler seyrettiriyorlar.
 
 38       Eda Çığırlı – Ne Güzel Bir Sonbahar Sevgilim (Şiir)
 
39       Aylin Yıldız – Rahime Henden’in Güneş Tutkunları Romanına İlişkin Bir Çözümleme
Roman, 1983 sonbaharında başlayıp 1984 ilkbaharında biter. Esin, romanın başkişisidir. Alibeyköy’de ailesinin gecekondusunda yalnız yaşar. Ayvansaray’daki bir iplik fabrikasında (Koray Mensucat) vardiyalı çalışır. Yirmi dört yaşındaki Esin’in başından bir evlilik geçmiştir. İki yıl evli kaldıktan sonra boşanmıştır.
“tek tük sararmış yapraklar, yalnızlığın hüznünden mi rüzgarın gücünden mi bilinmez, sağa sola yalpalayıp duruyordu.” diye betimlenen doğa Esin’in ve onun çevresindeki insanların yaşam kavgasıyla uyumludur.
 
42       N. Dilan Gökçe – Yıldız Ecevit’in Türk Romanında Postmodernist Yaklaşımlar Kitabının Tanıtım Yazısı
Yıldız Ecevit, Türkiyede postmodernizmin izlerini taşıyan dört önemli metin ile bu kavramın çözümlemesini yapmayı amaçlamıştır. Postmodernizmin okurun kafasına iyice yerleşmesi için öncelikle teorik bilgilerle eksik tamamlayıcı açıklamalar yapmıştır. Gerçeklik nedir, Geleneksel sanat nedir, Modernizim, Postmodern romanın neleri değiştirdiği konularında bilgiler sunmuştur.
 
 43       Doğukan Demirci – Hayatın İçinde, Bilen Özne
Onun önünün mü, sonunun mu karanlıklığı bizim şahsi inançlarımızdır. Hayatın kendisi karanlık olamayacak kadar nettir, eğer bir karanlık algısı oluşuyorsa hayata dair, bu algının kendi karaltısıdır, hayatın değil. Çiçek toprakta var olduğu gibi toprakta son bulur. İnsan mekan içinde biraz daha farklı varoluş sergiler, canlı nesneden, cansız nesneye yolculuk eder: Anne karnından, toprak dibine…
 45       Şahver Karasüleymanoğlu – Aydınlığa Koşan Bir Kimlik: Yazınımızın Ulu Çınarı Mehmet Aydın ile Söyleşi – I
Mehmet Aydın üstadımız hakkında yazılanların, tamamına yakınını okudum. Onunla yapılan söyleşileri inceledim. Aynı konulara değinmeme endişesini de taşıyarak, yazınımızın ulu çınarı Mehmet Aydın ile oylumlu ve çok boyutlu bir söyleşi yapmak istedim. İdolümüz olan, özgün değinmeleriyle bize yol gösteren, özendirici tavırlarıyla yazınsal çalışmalarımıza ışık tutan, aydınlanmacı yanıyla kişiliğimizi biçimlendirmeye çalışan büyüklerimizden biridir Mehmet Aydın.
 
 49       Mahmut Özdemir – Korunmuş Levhada Bir Gece / Kayıp (Şiirler)
 
 50       Tahir Şilkan – Kiraz (Öykü)
Başkente yüz yirmi, kasabaya otuz beş kilometre mesafede ormanın hemen yakınlarında iki mahalleden oluşan köyde okulun tek öğretmeniydim. Köyde göreve başlayışımın ikinci yılıydı. Köy, yüzlerce yıldan beri kurulu eski bir yerleşim yeriydi; şurdan biliyordum, yaz aylarında cuma namazlarının kılındığı mezarlığın yanındaki camiinin 17. yüzyıldan kaldığı söyleniyordu.
 
53       Cengiz Gündoğdu – Yıldız Güncesi
                3 Nisan Perşembe
Benim gördüğüm şu. Bizde sosyalistler, komünistler kavram tartışmasını seviyor. Kavram siyaset biliminin konusudur. Doğrudan siyaset, kavramlarla değil, olgulara dayanır. Dayanmalıdır.
Ahmet Şık’ın sol siyasetle ilgili önerisine katılıyorum. Peki, sol “politik alanı hep birlikte” nasıl “inşa eder”. Sorun burda.
Bu sorun nasıl çözülür, beni çağırın, ben bu sorunu çözerim demiyorum. Yaşamda karşılığı olmayan kavram tartışmasına zaman ayıramam.