İnsancıl’ın Eylül 2014 sayısı çıktı…

2014_09_insancil
1             Adnan Öztel – Kısa Şiirler (Şiir)
 
2             Cem Çomunoğlu – Memento Park: Macaristan’da Sosyalist Mücadele
Macarlar neyi anımsamak ya da unutmak için bu parkı düzenlemiş? Sosyalist yönetim sona erdiğinde bu dönem boyunca Budapeşte’ye dikilmiş olan heykeller hızlıca kaldırılmış ve bunların bir parkta sergilenmesi planlanmış. Mimar Akos Eleod’un projesi onaylanmış ve 1993’te park açılmış. Şaşırtıcı derecede görkemli anıtsal heykeller, büstler, kabartmalar ve sosyalist Demokratik Almanya’nın sembollerinden Trabant marka bir otomobil parkta yer alıyor.
 
6             Hasan Çapik – Masal Salına Gizlice Binen Gerçek – Barış Çubuğu (Şiir)
 
7             Aziz Kemal Hızıroğlu – Ölüm Gece Ben (Şiir)
 
8             Gülay Yeşilipek – Salkım Salkım Dökülen Tek Yönlü Liberal Bakış
Bu yazıda öncelikle Salkım Hanımın Taneleri romanın bir özetini verdikten sonra, A. B. Kafaoğlu’nun “Varlık Vergisi Gerçeği” kitabındaki eleştirilere değineceğim. Böylece A. B. Kafaoğlu’nun bize çizdiği resimle, Yılmaz Karakoyunlu’nun liberal bakışla çizdiği resmin ne kadar farklı, ne kadar tek yönlü olduğunu göstermeye çalışacağım.
 
16           Hülya Köksal Coşkun – Çocuklar (Şiir)
 
17           Berrin Taş – Hep Yolda
17 Temmuz 2014
Bir yazar düşünün. Takma adıyla da yazıyor.
Yazsın, ama bunu herkes biliyor. O zaman bunun bir anlamı kalmıyor. Bu, yazarın, yazı yazdığı gazetelere uyum sağladığını gösteriyor. Yazdığı gazetelere göre biçim alıyor. Ertuğrul Özkök’ün yazısını dikkatle okudum. Bu durumu olağan karşıladığını gördüm. İki adlı yazarın tutumu onu şaşırtmıyor. Fehmi Koru’nun nedenlerini bilemeyeceğim. Ben takma adlarıyla yazmak zorunda kalanlardan söz etmek istiyorum.
 
22           Emre Gülbaş – Geçip Giderken (Şiir)
 
23           Berri Taş – “Feminizm ve Aristotelesçi Feminizm Üzerine” Okurken
Kitabı okurken uzun süredir aradığımı bulmanın sevincini yaşadım. Kadına ilişkin kimi toplantılarda görmüştüm. Felsefe çevrelerinde feminizme, kadın sorunlarına soğuk yaklaşılıyor. Bu sorunla en fazla ilgilendiğini düşündüklerim bile radikal tutum almaktan kaçınıyordu.
 
23           Mürvet Yılmaz – Antik Felsefe ve Cinsiyet Üzerine
Felsefenin cinsiyeti var mıdır? Daha doğrusu felsefe ile ilgilenen kadın filozof yok mudur? Varsa (ki olmaması mümkün değil) neden felsefe kitaplarında adları yok? Neden koskoca felsefe tarihi eksik? Ve hala felsefe yapan kadınlar ince bir sızı ile karşı karşıya?
 
24           Güldane Bulut – Doğal Kölelik Kadın ve Özne Olma Bilinci Üzerine Bir İnceleme
Çağlar boyu yalan, yanlış inançlarla kadının bir akıl varlığı olmadığını, bu temelde yükselen köleleşme ideolojisi doğudan batıya tüm kültürlerde kendini farklı biçimde meşrulaştırmış. Kadının kocasına itaat etmesini, boyun eğmesini doğal, doğru kabul etmiş. Bunu doğru bulan düşünür Konfüçyüs, köleden, çocuktan üstün gören Aristoteles, aydınlanmacı filozof Locke’a kadar birçok düşünür kadının akılsal bir varlık olmadığını göstermeye çalışmışlar.
 
26           Mustafa Emre – Gezi İzdüşümleri (Şiir)
 
27           Mehmet Aydın – Ben Kimim?
Sonunda 1935 yılında ilkokulu bitirdim. Bucağımızda ortaokul yoktu. Tam iki yıl bir çitlikte ve türlü işlerde çalıştım. Bir gün pazarcılarla Afyon’a giderek, ortaokula yazılmayı düşündümse de, soyadım nüfusa geçmediği için ortaokula almadılar. Bu arada müdür yardımcısı, belgelerimi kendisine uzatırken, elim masaya değdi diye beni sert biçimde azarladı. Ardından Emirdağı’na gidip soyadımı nüfusa geçirttim ve Afyon Ortaokulu’na kaydımı yaptırdım.
 
34           Mustafa Tabak – Dev (Şiir)
 
35           Ahmet Arslan – Machiavellizm ve Demokrasi
Bu yazımda N. Machiavelli’den, yani Machiavellizmden söz etmek istiyorum. Machiavelli’yi gerçek boyutları içinde tanıyabilirsek şayet, bugünkü siyasal iktidarı, giderek salt çıkarını düşünmekten başka bir şey gütmeyen iktidarların da gerçek yüzünü görmüş oluruz böylece. Peki, kimdir N. Machiavelli? 1469-1527 yılları arasında yaşadı, İtalyan Rönesans’ının ünlü bir siyaset düşünürü olarak. Yazarlığa ve düşünürlüğe soyunmadan önce Başkanlık Sekreterliği ve başka görevlerde bulundu.
 
38           Hızır İrfan Önder – Beli Bükülür Anıların / Direnç (Şiirler)
 
39           B. Sadık Albayrak – Hamdi Koç’un “Çıplak ve Yalnız” Kitabı Üzerine Bir İnceleme – 2
İnsanın toplumsal değerlerinin sıfırlandığı bir karanlık yazının içindeyiz. Ölü yıkama odasında, “hayatta yapılacak en temiz işin seks” olduğunu düşünmek, bir kültür varlığı olan insanı alçaltmak, onu sıfırlamak değil de nedir? İnsanın en önemli trajedisi ölüm karşısında, akan suların durduğu bir yerde bunları düşünmek ve yazmak hangi estetik amacı gerçekleştirmek anlamına gelir?
 
43           İsmail Afacan – Egelim, Egeliyiz (Şiir)
 
44           Şermin Yılmaz – Gerçekçiliğe Katkı: Lermontov
Lermontov, 1837’de Puşkin’in bir düelloda öldürülmesinin ardından kaleme aldığı Şairin Ölümü adlı şiirinin, dönemin aristokrat çevrelerine ve Çar’a karşı hakaret içerdiği savıyla, sürgüne gönderilir. Bu şiir, öte yandan, edebiyat çevrelerinde büyük beğeniyle karşılanır ve genç Lermontov’un Puşkin’in mirasçısı olduğu değerlendirmesi yapılır.
 
47           Güldane Bulut – Zaman / Ekmek (Şiirler)
 
48           Aylin Yıldız – Gürel Sürücü’nün Günah/sız Sözcükler Adlı Şiir Kitabı Üzerine
“kuzey kutbunda ren geyikleri arasında / bir eskimo barakası arıyorum içinde ‘sen’ olan” diyen şair arayış içindedir. İnsandan, sevgiliden beklentisi vardır. Zorluklarla savaşımında yanına yol arkadaşları arar.
 
49           Hasan Akarsu – “Manşeti Yıkın”
Gazeteci, yazar Doğan Yurdakul 1946 Aydın Bozdoğan doğumlu olup “Manşeti Yıkın” adlı polisiye gerilim romanıyla okurlarına ulaşıyor. Öncekileri: Reis (Soner Yalçın’la birlikte), Bay Pipo (Soner Yalçın’la birlikte), Çetele (Cengiz Erdinç’le birlikte), Abi, Sırların Kavşağında, Adalet Savaşçısı
(Cengiz Erdinç’le birlikte), Daha Bilmediğiniz Neler Var! Yazar, romanını günce biçiminde yazıyor ve roman 17 Aralık 2018 Pazartesi günü başlayıp 3 Şubat 2019 Pazar güncesiyle sona eriyor.
 
51           Leyla Civil Aslan – İş, Ekmek, İşçilik (Öykü)
Ter ve sidik kokularının birbirine karıştığı küçücük odada, koyun koyuna yatırılmış üç çocuğun en büyüğü olan Elvan’ın, iri yeşil gözleri, kötü bir düş görmüşçesine hızla açıldı. İlkin buğulu cama, sonra kapının arkasındaki askıda asılı duran giysilere çevrilen gözler, açıldıkları gibi hızla kapandılar. Uzun kirpikleri esnetip geçen berrak damlacıklar, esmer şakaklardan, kıvırcık, örgülü, siyah saçlara doğru yol aldı. Kendisini tokatlarcasına akan yaşları sildi küçük eller.
 
54           Cengiz Gündoğdu – Yıldız Güncesi
3 Temmuz Perşembe
Önce İstanbullu olamamaktan başlayalım.
Önemli bir saptama. 1950’lerde taşı toprağı altın diye İstanbul’a göç başladı.
Yalnız Okmeydanı halkı değil, göçle gelen hiç kimse İstanbullu olamadı. Seminerlerden biliyorum. Yaz geldikte, özellikle öğretmenler “memleketleri”ne giderler.
İstanbul onların kenti değildir. Çalıştıkları, para kazandıkları yerdir.