1 Ahmet Fazıl Göktuğ – Ölüsün (Şiir)
2 Yusuf Ziya Bahadınlı – Güngör Gençay İçin
Diyalektik yöntem, gerçeği düşünceler aracılığı ile bulmağa çalışır. Şimdi ben Güngör’ü düşünüyorum, o hep gülümserdi. İkimiz de aynı düşüncenin insanıydık. İnsanlara aynı pencereden bakıyorduk. Dostluklarımız, arkadaşlıklarımız düşünce birliğinden doğardı çoğunlukla.
4 Öner Yağcı – Yakın Tarih, Özgürlük Savaşımımız ve Edebiyat
Yakın tarihimize kısaca bir göz atıp bugünlere gelirsek göreceğimizin bizi sevindireceğini hiç sanmıyorum. “Şalvarı şaltak, eğeri kaltak, yiyende ortak Osmanlı”nın tarihi, aynı zamanda özgürlük isteyenlere zorba yaklaşımın da tarihidir. İnsanın özgürlüğü, Nesimi, Şeyh Bedrettin, Pir Sultan Abdal, Nefi örneklerinde görüldüğü gibi en barbar yöntemlerle engellenmiştir Osmanlı tarihi boyunca. Osmanlı’da özgürlük çığlıkları “sansür”, “sürgün”, “zehirleme”, “siyaseten katl”, “boğdurma”, “deri yüzme” gibi zorbalıklarla susturulmaya çalışılmıştır hep.
10 Mehmet Aslan – Ben (Şiir)
11 Ahmet Doğan – Matematik ve Dil
Ali Ayşe’ye aşıktır. Bakışlarıyla dile getirmeye çalışır aşkını, yetmez. Söylemek cesaretini bulur. Seni seviyorum der, yetmez. Çok seviyorum der, yetmez. Dünyalar kadar seviyorum der yine yetmez. Şiirler yazar Ayşe’ye, öyküler yazar, resmini yapar yapabiliyorsa meramını anlatmak için. Söze eylem eklenir… Yine yetmezse ne mi yapar? Bilmem belki intihar eder! İkna etmek için. Çaresizliğine çare olsun diye. Eylemden söze, sözden umarsız eyleme…
14 Mustafa Tabak – Mayısı Hazirana Direten (Şiir)
15 Berrin Taş – Hep Yolda
4 Ekim
Günümüzde sınıf atlama çabası içinde olanlara beyaz yakalılar deniyor. Kapitalizm alıyor bu kadınları tepe tepe kullanıyor. Yarış atı gibi çalıştırıyor. Belki ceplerine parayı da koyuyor. Sonra bu kadınlar kazandıkları parayı harcamaya fırsat bile bulamıyorlar. Büyük bir alışveriş merkezinde yönetici olarak çalışan bir kadın anlatmıştı. “Hocam para kazanıyordum ama ben güneşi göremiyordum.” Nasıl yani demiştim. “Sabah erkenden gidiyorum, işten çıktığımda hava kararmış oluyor. Güneşe, gökyüzüne özlem duyuyorum. Daha az parayla çalışacağım iş arayacağım.”
21 Fehim Yurdal – Gerçekçiliğe Katkı: Stendhal ve Gerçekçilik
Stendhal, romanı, yol üstünde bulunan, hem gökyüzünün maviliğini hem de çamurlu kaldırımları yansıtan bir aynaya benzetir. Romanlarındaki insanlar toplumdan kopuk değildir, keyfine göre değil toplumdaki dinamiklerin etkisiyle devinir, her türlü zayıflıkları ve tutkularıyla yer alırlar. Stendhal’in yarattığı tipler yaşadıkları toplumu ve dönemini çok iyi anlatırlar: Sınıf atlama peşinde olan Julien Sorel, kasaba burjuvası Renal, unvan peşindeki aristokrat Kont de la Mole, kahramanlık çağını arayan Fabrice del Dongo, güç peşindeki Kont Mosca, yaltakçı Rassi …
24 Ferda Balkaya Çetin – İçsesimden Ağaca (Şiir)
25 Atalay Girgin – “İnsanlık Suçu” ve İlinek İnsan
“İnsanlık suçu” ya da “insanlığa karşı suçlar”, salt hukuka indirgenemez. Çünkü daha kavramsal tanımlama boyutunda sorun hukuki olanı aşmaktadır. Belki de şöyle söylemek gerek: Hukukun neliği ve gerçekliğini dikkate aldığımızda, kaçınılmaz olarak onu da içerecek tarzda aslına rücu eylemektedir. Çünkü neyin ve nelerin “insanlık suçu”, “insanlığa karşı suçlar” sayılacağı, tek tek insanlar olarak yasa yapıcıların ya da kavramı tanımlayanların kabullerine göre değişmektedir. Bu da kavramı daha baştan eleştiriye, sorgulama ve tartışmaya açık kılmaktadır.
31 Ebru Gonca Barut – İnsanca (Karikatür)
32 A. Murat Özhan – “Güneşli Sabah” Şiirine Dair Bir İrdeleme
Yaşamla, pratikle bağını koparmamış bir şairin dile gelişi var bu dizelerde. Akşam, rüzgârın bile önünde giderken aslında yaşamsal bir gerçeğe dokunur şair[Ömer Faruk Toprak]: Belli bir yaştan sonra zamanın çok hızlı geçtiği olgusu ve belki de ölüme adım adım yaklaşma. Doğanın bir saat misali işleyişine karşılık, ne acı ki insanın bu gidişe yani yaşamın insandan her zaman bir adım önde olmasına ayak uydurmak zorunda kalışı iliklere işler.
34 Hasan Şahin – Adını Fısıldardı / Neyleyim (Şiirler)
35 Ahmet Arslan – Dergiler
Bu yazımda dergilerden söz etmek istiyorum; çoğu yazar, şair ve düşün adamına rehber olup, üretilen ürünlerinin olgunlaşması için bir bakıma “mutfak” işlevini gerçekleştiren edebiyat dergilerinden. Her yıl yayınla ilgili sayıları sürekli değişen edebiyat dergileri ekonomik bir takım sıkıntılar içinde yayınlarını sürdürürken bazı finans gruplarına dayanmayanların ömrü kısa oluyor maalesef. Bu da çağdaş olup olmama sorunuyla direkt ilintilidir düpedüz.
38 Berker Yenici – Ütopya / Güvercin Karası (Şiirler)
39 Temel Demirer – Ecdat(ınız)ın Vukuat(lar)ı
Bilinir, Türk(iye) milliyetçilerinde, İslâmcılarında yoğun bir Osmanlı İmparatorluğu özlemi vardır. Söz konusu Osmanlı sevdasını resmî ideoloji körüklerken, Devletin İdeolojik Aygıtları (DİA) onların kahramanlıkları yalanına sarılır. Söz konusu “şanlı mirasla” övünenler, eceliyle ölen Osmanlı padişahının çok az olduğunu görmezden gelir.
46 Cafer Yıldırım – Kalan (Şiir)
47 Nusret Karaca – Anılardaki Söyleşiler
Güngör Gençay’ın ölümünden sonra çok sayıda yazılar yazıldı. O’na az bile.. Ben zamanın geçmesini bekledim kendimce ve sonra anılarımdaki ve arşivimdeki bir söyleşiyi çıkardım yaşarken gerçekleştirdiğimiz ve yayımladığımız. ‘Ben Haliç’in Çocuğuyum’ adlı kitabımın yayımcısı güzel insan Güngör Gençay ile paylaştığımız nice günlerin anısına…
49 Mustafa Göksoy – Canımın İçi Yüzüm (Şiir)
50 Recep Çitikbel – Betonu Delen Umut (Öykü)
Hücrede kaç yıl olmuştu, nesnel zaman kavramı yıllar geçse de, ziyareti sık olmasa da; yılda birkaç kez olabilirken bu durum kimileyin birkaç yıl da olabiliyordu. O zaman anlıyordu, ziyaret geldiğinde; “Demek bir yıl geçmiş öyle mi?” dediğinde ziyaretçilerinin de mahcubiyetlikleri, belki de o anda içlerinden geçirdikleri, söyleyemedikleri: Seni yalnız koyduk, sana gelememeyi şimdi nasıl anlatsak dışarıdaki zamanın zorluklarını.
52 Rahime Henden – Ceylanın Yaraları (Şiir)
53 Cengiz Gündoğdu – Yıldız Güncesi
17 Ekim Perşembe
Modernleşme, gelecek metafiziği olmayanları sarsar, bunaltır. Geçmiş, bitmiş geçmişi isterler hep. Ama dönüşe olanak yoktur. Bunu bilir modernleşmeye karşı çıkan. Bu durumda yaşamda karşılığı olmayan değerleri savunur. Özellikle kadını modernleşmeden uzak tutar. Kadının kapanmasına özgürleşme der. Modernleşmeye karşı çıkanlar n’aparlarsa yapsınlar modernleşmeyi durduramazlar. (…) Aydınlanmayı, modernleşmeyi bütünüyle kökleştiremedik bu ülkede. Onun için bitmeyen, kapanmayan bir tarihi yaşıyoruz. Her şeye karşın bir şeyler aşıldı derken genç bir kadının giysisi günlerce didişiliyor Türkiye’de. Aydınlanabilseydik, modernleşebilseydik böyle anlamsız bir didişme olur muydu… olmazdı. Sorun burda. Dramatik olan bu.