Adam, denize inen bir kayalığın başında oturuyordu. Sonbaharın kışa dönüştüğü üşütücü günlerdi… Kocaman dalgalar, kocaman kayalığı dövüyor, dalgaların serpintileri buğu gibi yükseliyordu.
Üşütücü hava, dalgaların soğuk serpintisi canı yanan adama iyi geliyordu. Adam yedi yıldır mücadele ettiği gemiden ayrılmıştı. Marmara’yı yeterli bulmuyordu adam. Büyük denizlere açılmak, mücadelesini oralarda
sürdürmek istiyordu. Geminin patronu izin vermemişti. Marmara’nın
dışına çıkılmayacaktı. Bunun üstüne ayrılmıştı adam.
Hasımlar, o gece Beyoğlu’nda adamdan kurtuldukları için şölen düzenlemişlerdi.
Adam kızgındı köye gidecekti.
Kadın, uzaktan gördü adamı. Daha önce birkaç kez karşılaşmıştı adamla. Adamla ilgili söylentileri biliyordu. Kimilerine göre Allah’ın gazabıydı adam. Kimilerine göre anlaşmak çok zordu adamla.
Uyarılmıştı kadın. Kadına göre kimse anlamamıştı adamı
Sessizce yaklaştı adama. Alto sesiyle “Merhaba” dedi. O, anlıyordu adamı. Mücadelesini kavramıştı.
Kadın, yazın dünyasına yeni girmişti. Adamı yazın dünyasında sıfırlama hareketi hızlanmıştı. Bu kavgada kadın, adamdan yana tavır aldı.
Şimdi adamın yanındaydı.
-Bir gemi arıyor musunuz, dedi.
-Hayır, dedi adam, köye gitmeyi düşünüyorum.
-Peki onca yılın mücadelesi n’olacak.
-Mücadele için araç gerekir.
-Araç, dedi kadın, gemi mi, gemi alınır.
-Nasıl alınır.
-Alınır diyorum size.
-Gemi, gemide mücadele, bunun zorluklarını biliyor musunuz. Yük taşınacak, paket taşınacak.
Kadın gözünü kırpmadı. Dingin bir sesle
-İsterseniz bir gemi alınır.
-Şu dalgaları görüyor musunuz, dedi adam. Büyük, daha büyük dalgalarla karşılaşacağız.
Sonra kendi kendine konuşurcasına
-Ne belalıdır o yol… ne kalleşler, ne korkaklar vardır, dedi.
Kadın kararlı bir sesle
-İsterseniz alırım o gemiyi, nereye isterseniz gelirim.
Adam kadına baktı. Alnına… kocaman alnına… Kocaman alnı savaş alanıydı. Tırnak kırılırcasına, sırtına sırtına kamçıyı yercesine savaşımlar verilmiş, kadın diz çökmemişti.
-Peki, dedi adam. Peki… Yıldırım hızıyla yayıldı bu peki.
Toplantılar başladı. Kırk elli kişi katılıyordu toplantılara. Uzak kentlerden de gelenler vardı.
Altı ay sürdü toplantılar.
Adam her toplantıda zorlukları anlatıyor, kimseye umut vermiyordu.
Toplantıya katılanlar çoktu ama, adam her hafta birine görev veriyordu. Görev verilen bir daha gelmiyordu.
Böylece gitgide azaldı katılımcılar.
Yaygın bir söylentiye göre gemi, limandan ayrılır ayrılmaz batacaktı. Kimisi buna karşı çıkıyor, Marmara’da bir iki dolandıktan sonra batar diyordu.
Kimse başarısız bir eylemin içinde olmak istemiyordu. Gemi alınıp yola çıktıkta adamla kadının yanında deneyimsiz birkaç genç vardı. Yolculuğun başında cehennemi bir fırtına çıktı. Kadın gözlüyordu adamı. Kadın fırtınaya göğüs geriyor kan ter içinde çalışıyordu.
Gemi Marmara’da bir iki dolandıktan sonra batmadı. Batar diyenler, sözünden caymıyor, “Batar, batar bekleyin.” diyordu.
Marmara’dan çıktı gemi. Büyük denizlere yollandı. Dev dalgalarla kavga ede ede ilerledi.
Kadın durmadan çalışıyordu. Kısa sürede işleri kavramıştı. Kaptan olmuştu.
Gemi çok kişinin şaşkın bakışları arasında dev dalgalarla kavga ede ede savaşımını sürdürdü.
Adam bu yazıyı yazarken kadın, adama baktı. Derin çizgili yüzünde yaşamın kavgası vardı.
Kadın sokağa çıktı.
Meşaleyi geleceğe taşıyorlar şimdi.
Cengiz Gündoğdu