Haziran 2015 sayımız… İnsancıl 25 Yaşında

1          Sıtkı Salih Gör – Işık Kalıntısının Solan Yüzü (Şiir)2015_06_insancil
 
2          Şermin Yılmaz – Aydınlanma Filozofu Condillac
Etienne Bonnot de Condillac (okunuşu: Etyen Bono dö Kondiyak), 1714 yılında Fransa’nın Grenoble kentinde doğdu. Yakın zamanda soyluluk ünvanı kazanmış hukukçu bir ailenin üç erkek çocuğundan en küçük olanıydı. Pek de sağlıklı olmayan narin bedeni ve iyi görmeyen gözleri yüzünden, okuma yazmayı ancak on iki yaşında öğrenebildi. Paris’teki Saint-Sulpice Kilisesi’nde papazlık eğitimi aldı (1733 – 1740) ve bir manastıra yönetici olarak atandı.
 
4          Sevra Fırıncoğulları – F. Garcia Lorca’nın “Yerma” Adlı Oyununda Kadın
F . G. Lorca İspanya’lı yazar, şair, oyun yazarıdır. Üst sosyo ekenomik seviyede yaşamış bir ailenin çocuğudur. Ailesinin olanakları ile özel eğitim alarak yetişen Lorca içinde yaşadığı toplumun genel olarak kadın gerçekliğini tüm çıplaklığı ile oyunlarında sergilemeyi başarmıştır. Oyunlarının genelinde göze çarpan ortak özellik kadın karakterlerin erkek karakterlere göre daha çok kullanılmasıdır. Oyunlarında yer alan kadın karakterler son derece güçlü ve erkek karakterlere göre oldukça baskın kişilik özellikleri taşımaktadırlar.
 
8          Fikret Uzun – Uzlaşma ya da Kompromi Sevdalılarına ve Kuyruklarından Ayrılmayanlara! – I
Türkiye’de Lenin’in “Sol Komünizm” çalışması, aslında yayınlandığı tarihte değil 12 Eylül’e yaklaşırken değerlendirilmiş ve daha çok da 12 Eylül sonrası, Eylülist rejimin yerleşme aşamasında Dünya ve Türkiye işçi sınıfı ve sosyalist hareketlerinde her türlü geri dönüşlerin teorik dayanağı yapılmasına karşı, hem Lenin çizgisinde kalmak ve hem de bu çalışmanın değerini tartışmaya açmak için değerlendirilmişti. Ancak yeterince değerlendirilemediği ve sosyalist hareketlerdeki ve işçi sınıfı hareketindeki gerilemeye önemli oranda dayanak yapılmış olduğu görülmektedir.
 
12       Cafer Yıldırım – İlkyaz Müjdesi – Gezi / 2013 – I (Şiir)
 
14       Berrin Taş – Nazım Hikmet’in Zincirini Kıramamış İnsanı
Nazım Hikmet’in şiirine ilişkin pek konuşulmuyor ülkemizde. Çoğunlukla Nazım Hikmet şiirini sevenlerin her birinin diline doladığı şiirler gezinir ortalıkta. Kimileri Nazım Hikmet’in kavga şiirlerini sever. Kimileri onun ilk gençlik yıllarında yazdığı milliyetçi ögeler barındıran şiirlerini sever. Buraya kadar sorun yok. Biz yalnızca sevdiğimiz şiirleri okuruz. Şiirlerindeki dünyayla ilgilenmeyiz. Ben de Nazım Hikmet’in şiirlerindeki insanı incelemeyi sorun edindim.
 
17       Mehmet Rayman – Yer Yatağı (Şiir)
 
18       Tahir Şilkan – Orhan Kemal’in Önemli Notu
Orhan Kemal gerçek bir edebiyat emekçisidir. Otuz roman, on kitabı dolduracak kadar öykü, oyunlar ve onlarca film senaryosu… Orhan Kemal senaryo değil, öykü ve roman yazmayı arzuluyordu ama serde geçim zorluğu, normal bir insanın tahammül sınırlarını aşan dayanılmaz bir yoksulluk vardı. Orhan Kemal olağanüstü bir çalışkanlıkla, direnerek üretmeye devam etti.
 
20       Berrin Taş – Hep Yolda
                24 Nisan 2015
Rıfat Ilgaz bugün neredeyse unutulmuş bir ölçüden söz ediyor. Ölçü ne. Yaşadığı ortamı, toplumunu tanıyabilmek için bir “düşünce sistemi” olmalıdır şairin. Aslında demek istediği şairin bir felsefesi olması zorunluluğudur. Şairin felsefesi olmazsa donuk bakar nesneye. Dizeleri de bu donukluğu yansıtır. Rıfat Ilgaz nesneye bakan gözün birikimli olması gerektiğini söylüyor.
 
23       Ali Eski – Hayat Hikayem (Şiir)
 
24       Yıldız Koyun – Uzaklar Yakın Olsun Projesi
Şairinde dizelerinde ifade ettiği gibi bir zamanlar şehre duyulan sempati zamanla şehir hayatının kırsal alandan göç almasına neden olmuş ve nüfusun daha çok şehirlerde yoğunlaşmasına yol açmıştır. Kontrol edilemeyen nüfus, yeşilliğin yerine betonlaşmayı, sakinliğin yerine gürültüyü, temiz havanın yerine egzoz havasının sahip olmasını ve en önemlisi doğallığın ve samimiyetin yerini ise kendisine yabancılaşmış hız toplumunu doğurmuştur.
 
26       Mehmet Ercan – Hayvan (Şiir)
 
27       B. Sadık Albayrak – Okumasam Deli Olacaktım
“Yazmasam deli olacaktım”; Sait Faik’in bu sözünü hepimiz biliriz de, hangi öyküsünde, neyi anlatmak için yazdığını çoğumuz bilmeyiz. Bağlamından kopartılmış bu söz pek hoşumuza gider. Bir yazarın işi yazmak olduğuna göre, yazmasa deli olması, işini tutkuyla yapan bir yazar için en olağan söz olsa gerektir deyip geçeriz. Bana öyle geliyor ki “yazmasam deli olacaktım” sözü, bir yazarlık tavrının açıklayıcısıdır.
 
30       Asım Öztürk – Yaşamla Yaşadıklarımızla Yüzleşmektir Şiir
Sözcükler belleğimizde oluşurken beslendiği ve oluşum sürecini tamamladığı ana dek geçen süreçlerde hep yaşamdan ve yaşadıklarımızdan esinler taşır. Biz ayırdında olalım ya da olmayalım seçtiğimiz her sözcüğün ve her imgenin ardında uzun yıllara dayanan bir yaşanmışlık, o yaşanmışlıklardan beslenip soluk alıp ve veren bir yan vardır. Kendi şiirimize ya da başkalarının şiirine çözümleyici bir gözle baktığımız anda, şiiri yazanın yaşamından izleri, renkleri, dokuları ve kokuları hemen yakalarız.
 
32       Mehmet Karakelle – Sandıktan Demokrasi Çıkar mı? – II
Oysa bugün küresel sermaye, etki alanındaki en küçük ülkelerde bile, seçim yoluyla alt sınıfların sayısal üstünlüğünün su yüzüne çıkması tehlikesini göze alamaz. Parlamento seçimlerine ezilen sınıfların istencinin yansıması bir olasılık durumuna geldiğinde, hemen o anda, genel seçim bir yönetim aracı olmaktan çıkarılacaktır. Çünkü burjuvaziye göre demokrasi onun vazgeçilmez sınıf egemenliğinin adıdır.
 
37       Güldane Bulut – Marul (Şiir)
 
39       Duran Aydın – Kişiye Özel (Şiir)
 
40       Hayrettin Geçkin – Su Kırığı
Kimi yer adları, insan ve kitap adları tek başına şiirdir aslında. Nursen Ural’ın Su Kırığı adlı kitabını elime almıştım ki kendimi tam da böyle düşünürken buldum. Kitapla kolay ilişki kurmam biraz da adından ötürü oldu diyebilirim.
 
41       Basından
 
45       Hasan Akarsu – “Uzun Yürüyüş”ün Romanı
Uzun Yürüyüş, iki bölümden oluşur: Şehir ve Dağ. Yazarın sözünü ettiği kent İstanbul’dur. Olayın başkişisi Erkan, dul annesiyle aynı evde yaşarken yeni arayışlara girişir ve evden dönmemek üzere ayrılır. İnsan sesinden acı duymaktadır. Büyük bir alışveriş merkezinin balık satan bölümünde çalışır. Üç aylık ücretini vermeden işten atarlar.
 
47       Müşür Kaya Canpolat – Sivil Toplumculuk
Ülkemizde, sivil toplumculuk görüşlerini ilk kez ortaya atan hocamız Prof. İdris Küçükömer, Batı toplumunu var eden, ‘sivil’ ilişki ve aralıkların bizde var olmaması nedeni ile batılılaşamıyacağımızı iddia etmişti. Sivil toplumun, sivil ve özgür bireylerden oluşabileceği, her türlü vesayetin buna engel olacağı açıktı.
 
50       Önder Elaldı – Anlatılan İşte Onların Hikayesidir (Basından – Özgür Gündem)
Mürüvet Yılmaz’ın “Toplayıcılar” adlı öykü kitabı İnsancıl Yayınları’ndan çıktı. 8 öykünün yer aldığı kitapta kapitalist sistemin çarkları arasında ezilenlerin hikayelerini okuyoruz.
 
52       Nusret Karaca – Emre Kongar ve “Tarihimizle Yüzleşmek”
Baharın yazla kucaklaştığı, aradaki günlerin birinde sabahın ilk ışıkları ve serinliğinde, kuş sesleri arasında kâğıdım ve kalemimle kucaklaşıyorum Kızıltoprak Öğretmenevi’nde. Yanımdan hiç ayırmadığım sırt çantamda “Tarihimizle Yüzleşmek” adlı kitaba uzanıyor ellerim.
 
53       Mehmet Aslan – Doğa-İnsan (Öykü)
Köy evinin geniş avlusunda masa başında oturmuş, sessizce izliyordu çevresini… Kentin kalabalık, gürültülü ortamından kaçıp yaz tatilinin birkaç gününü geçirdiği bu köyde, kentte isteyip de bulamadığı bir sessizlik, bir dinginlik vardı.
 
55       Bize Gelenler
 
56       Cengiz Gündoğdu – Yıldız Güncesi
            8 Nisan Çarşamba
Şimdi bizler, Diyojen’in söyledikleri için “çok ilginç” deyip geçiştirecek miyiz… ya değilse…
Diyojen dendikte, sorun yalnızca tüketim toplumu değildir… Sözgelimi yazın çevresini alayım. Ödül için… ünlenmek için… çok satarlık için ne tatsızlıklar yapılır. Bunun için şunu yazdım ben, “Sizin taptıklarınız benim ayağımın altındadır.”