İnsancıl’ın Mayıs 2014 sayısı çıktı…

2014_05_insancil1             Asım Öztürk – Issız Kent (Şiir)
 
2             B. Sadık Albayrak – Zincire vurulmuş Prometheus’ta “Parrhesia”
Foucault’nun parrhesia kavramını çözümlemesi, tragedya ve kamusal doğrunun söylenmesiyle sınırlı değildir. O, bu kavramın ilkçağ tarihinden, erken Hıristiyan tarihine izini sürerek, “kendilik kaygısı” çerçevesinde, kişinin kendine hakikati söylemesi, kendi hakikatiyle yüzleşmeyi göze alması anlamlarına evrilmesini irdeler.
Burada, ele alacağım bir tragedya olduğundan, kavramın, iktidar karşısında doğruyu söylemek anlamından yola çıkacağım. Aiskhylos’un, Zincire Vurulmuş Prometheus oyununda “doğruyu söylemek” ve sonuçlarının sergilenişi üzerinde duracağım.
 
7             Mehmet Aydın – Sessiz Gecenin Büyüsü (Şiir)
 
8             Alper Akçam – Ey halkım, ben kimim?
Daha tıbbiye ikinci sınıfta iğne yapmayı, dikiş atmayı, yara sarmayı, hasta muayene etmeyi öğrenmiştim; bütün yaz ve kış tatillerinde memleketim Ardahan’a koştum. Hekim olduktan sonra da 12 Eylül 1980 darbesine, Akçam soyadının faşist cunta tarafından akrabalarımızın boynuna bir nalet yaftası gibi asıldığı yıllara kadar, her fırsatta gittiğim köyümde, kapımda sıra olan hastalara hiçbir şey talep etmeden baktım; hasta bana gelemiyorsa, ben onun yatağına gittim; yanımda getirdiğim ilaçları bedelsiz dağıttım.
 
11           Cengiz Bektaş – Pan (Şiir)
 
12           Berrin Taş – Hep Yolda
21 Mart 2014
Bana sorarsanız şairleri verdikleri kavga belirler. Şiirleriyle, varlıklarıyla neyin kavgasını verebiliyorlarsa, ne kadar kavga edebiliyorlarsa şiirleri de bu kavgayla, bu kavganın içerdikleriyle belirlenir. Ne kadar kavga, o kadar şiir. Kavganın içinden süzülen şiirler yol açar şaire. Mızırdanarak bir yere varılamaz. Şöyle bir silkinmeli. Şair, insanlığın taşıyıcısı sözcükleriyle toplum içindeki saygın yerini alabilmelidir.
 
14           Hüseyin Haydar – Ruanda Ruanda… (Şiir)
 
16           H. Haluk Erdem – Felsefe ve Sinema İlişkisine Varoluşçuluk Açısından Bakmak
Hakan Savaş’ın Sinema ve Varoluşçuluk başlıklı eseri okuyucuya ve sanatsevere, bir yandan felsefe ve sinema arasındaki yakın ilişkiyi yakından görmesinin yolunu açmakta; diğer taraftan felsefi eleştirinin sinemanın gelişimine sağladığı katkıyı daha açık hale getirmektedir.
 
19           İsmail Delihasan – Viran şehir (Şiir)
 
20           Baha Çıtakoğlu – “Savaşım” Şiirleriyle Kutladık Dünya Şiir Gününü
Bu yıl da, Dünya Şiir Günü kutlaması için cumartesi günü İnsancıl Atölyesi’nde buluştuk. Çiçeklerle, balonlarla süsledik atölyeyi. Bu yılın afişini Mustafa Tabak ve Aylin Yıldız arkadaşımız hazırladı. Hüseyin Şahin’le birlikte astık sahneye. Şair Mustafa Göksoy ağabeyimiz erkenci… balonların şişirilmesine yardımcı oluyor. Heyecanlıyım ben de. Bir aksama yaşanmamalı. Atölye’de bir gelenektir, seminerler, etkinlikler tam zamanında başlamalı. Etkinliğin sunumunu ben yapacağım. Kimimiz en güzel elbiselerini giyinip geldi.
 
30           Mustafa Emre – Zamanın İzinde (Şiir)
 
31           Mehmet Karakelle – Cesaret Denemesi
Bu kısa yazıda, cesaret kavramını, diğer erdem türleriyle olan bağlarını da gözeterek, ele almaya çalışacağım. Ele alacağımız anlamıyla, cesur bir insanın, örneğin kötümser, değerbilmez, hileci ve kibirli bir kimse olması, taşıdığı cesaret erdemiyle çelişecektir. Konu ettiğimiz kavramı kaba meydan okumadan (cüretkârlıktan) ayıran, onun ancak diğer erdemlerle birlikte varlık kazanabilmesidir.
 
34           Cafer Yıldırım – Türkiye Şairlerini Dinle – II (Şiir)
 
35           Çetin Veysal – Örgütlenmenin Toplumsal ya da Politik Temelleri – II
Günümüz tartışmalarından biri de, örgütlerin gerontokrasi (yaşlı erki) denetiminde olduğu, örgütte gençlerin inisiyatif ya da irade kullanamadıkları sorunudur. Gerontokrasi, gerontokrasiye karşı gençlerin ne yapmaları gerektiğinin bilinme-sini ama aynı zaman da yaşlıların-deneyimlilerin tutumlarının sorgulanmasını söz konusu eder. Örgüt yapılanmasında, gençlerin ya da yaşlı-deneyimlilerin tasfiyesinin anlamı nedir? Yalnız başına yaşlı-deneyimli ya da gençlerin yönetimde olması, her iki durumda da örgüt içi demokrasinin ihlal edildiği anlamına gelmez mi?
 
40           Rabia Deveci – aşk’a gazel değil (Şiir)
 
41           Neriman Çelik – Nazım Hikmet – I
[İnsancıl Atölyesi’nde çarşamba şiir kümesinde Nazım Hikmet’in yaşamı ve şiirleri irdeleniyor.
İrdelemesi biten şiirleri yayımlamayı sürdürüyoruz.]
O günkü Sovyet insanının dramını ve geleceğin aydınlığına duyulan inancı tüm çıplaklığıyla görürüz bu şiirde. Nazım, insanların acılarına bakıp geçmez, o acıyı kendi yüreğinde duyumsar.
Tanık olduğu bu insanlar; ne kadın, ne erkek, ne çocuk, onları birbirinden ayıran tüm ayrımları açlıkta yitmiştir. Açlığı, bir deri bir kemik kalmış bedenleri betimler. Yaşayan yalnızca gözleridir. Açların gözlerindeki ağrı, kendi ağrısı olur.
 
47           İlteriş Türkteki – İsimsiz (Şiir)
 
48           Tuncay Özdemiroğlu – Leibniz Üzerine Beş Ders – II
Tanrı, olası dünyalar arasında, varoluşa geçen dünyayı süreklilik kuralına göre seçmiştir. Adem’in günahıyla İsa’nın günahı ödeyişi arasın-da doğrudan bir bağ vardır. Bunlar süreklilik oluşturur. Buna göre, Leibniz’in İsa’nın günahı ödeme olgusunu verili bir durum olarak ele aldığı, bunun olmadığı bir dünyayı düşünemediği sonucuna varıyorum. İsa’nın günah ödemediği, süreklilik içe-ren başka dünyalar da olabilirdi.
 
50           Birgül Duru – Murathan Mungan’ın “Boyacıköy’de Kanlı Bir Aşk Cinayeti” Öyküsüne İlişkin Değerlendirme
Başlangıç cümlelerinden sonra yazar, öyküye, durakla, durağın çevresindeki nesnelere ilişkin betimlemeyle devam ediyor. Okuduğumda duyumsadığım tek şey büyük bir iç sıkıntısı oldu.
Nasıl olmasın ki! Durak hüznün mekanı, dört mevsim sonbaharı yaşıyor. Yine orada eski bir telefon kulübesi… Bu kulübeden ölüm, ayrılık, intihar, karasevda, kederli haberler iletiliyor.
 
52           Güldane Bulut – 1 Mayıs (Öykü)
Aysel çalıştığı işyerinin kapısını her sabah altıda açar. 1 Mayıs günü işine geç kalmamak için sabah beşte yola çıkar Aysel. Bir gün önce Taksim’den eve gelirken, yol boyu Mecidiyeköy’e kadar polislerin, beton bloklarla araçlara trafiği kapattığını görür. Aysel, Okmeydanı’dan Taksim’e kadar yürümek zorunda kalır, çalıştığı işyeri Taksim meydanında bir matbaadır.
 
54           Cengiz Gündoğdu – Yıldız Güncesi
12 Mart Çarşamba
Modernleşmeye bir de adalet açısından bakalım. Adalet Bakanı gereksizdir bana göre.
Bunu yazmıştım da. Bunu yazdığımda Adalet Bakanının etkisi azdı. Şimdi yetki genişledi.
Adalet Bakanının yetkisi genişse, o ülke modern değildir.
Diyelim, genel seçimde erk değişti. Erke gelen parti, Adalet Bakanının yetkisini daraltmaz.
Sağlam, köklü kurumlar yoktur modern olmayan ülkelerde. Siyasal erk durmadan oynar kurumlarla…