1 Mustafa Emre – Emeğin Buğusu (Şiir)
2 Yalçın Küçük – Ancien Régime / Devr-i Sabık (Yalçın Küçük’ün savunmasından)
Başkan Efendim, maruzatım var. Cumhuriyet değişmiştir. Mahkemeniz çok zor bir durumdadır.
Ancien Régime ile ilgili bir davaya, “yeni” rejimde bakmak zorunda kalıyorsunuz, bir karışıklık yaşıyorsunuz. Sanıklar Mahkemenizi ve Mahkemeniz sanıkları anlayamamaktadır.
Bu karşılıklı anlayışsızlığı ancak tarih felsefesi ile çözebiliriz. Bu nedenle buradayım.
Devrim ve teori birbirine benzerler; her ikisi de bir alt üst oluşu ifade ediyorlar. Teori bir tersine çevirme sürecidir. Böylece, gözlem ve olgular birbirlerine daha çok yaklaşıyorlar, bir yeniden diziliştir ve demek ki, teori bir uyum kurucusudur, bir asimilasyon halidir de diyebiliriz.
16 Utkun Büyükaşık – Korku İklimi / Çağıl Çağıl Alınteri (Şiir)
17 Coşkun Özdemir – Ben Kimim?
1929 yılında Urfa’da iki cumhuriyet öğretmeninin evinde doğdum… İlkokulu Urfa’da Vatan ve İnönü ilkokullarında okuyup 1940’da bitirdim. Çocukluğumda Urfa halkevinde tiyatro, kutsal göllerde yüzme yarışları izledim. Ortaokulu annemin düğün hediyesi bileziklerinin parası ile Ankara Maarif Koleji’nde, liseyi yine aynı okulda leyli meccani (parasız yatılı) olarak okudum. 1946 yılında İstanbul’a gelerek İstanbul Tıp Fakültesi’ne kaydoldum. Maarif Cemiyeti’nin burs desteği devam ediyordu.
19 Baha Çıtakoğlu – Çelik Atlar (Şiir)
20 Veysel Atayman – Ölümlü İnsanın Ölümsüzlüğü: Ütopya-Din ve Devrim
“İNSANCIL”, (human, humanist) adını alameti farikası yapmış bir dergiyse, Bloch’un yaklaşık üç ay önce AYRINTI’da yayınlanan “Hıristiyanlıktaki Ateizm” kitabının en son konuşulduğu yer bu dergi olma-malı. İnsancıllık, ulaşılmış bir durumdan çok ulaşılması gereken “ideal” bir hale işaret ettiği ölçüde Bloch’un aslında bütün küllüyatını konuşmanın temel kavramı olan “ütopya” ile doğrudan akrabadır. Bloch’un, “Geist der Utopie” (Ütapyanın Ruhu, kültürü, bilinci), “T. Bora’nın yakın zamanda çevirdiği “Umut İlkesi” geçen yüzyılın ilk çeyreğine aittirler. “Hıristiyanlıktaki Ateizm” ise 1968 tarihlidir ve bu iki ön eserin tezlerinin bir bakıma “din” bağlamı içinde değerlendirilmesi de sayılabilir.
23 Cengiz Bektaş – Cevizi Karganın (Şiir)
24 Berrin Taş – Hep Yolda
21 Temmuz 2013
Şiirde samimiyetten söz etmek doğru bir yaklaşım değil. Şair her aklına geleni yazamaz. Ölçecek biçecek sözünü dokuyacak. İşçiliği önemseyecek. Şair’in sorunsalı neyse onu şiirinde dile getirecek. Neyi nasıl yazması gerektiği konusun-da denemeler yapacak. Çalışacak. Demek ki neymiş. Şiirde samimiyet olmazmış. Şiire ilişkin açımlamak istediklerimizi samimiyet sözcüğüyle karşılayamayız. Şairin başka kavramları olmalı. Şiirde ritimden, imgeden, dilden, izlekten söz edebilmeli. Bu temelden bakılabilindiğinde şiire ilişkin sorunları “samimiyet” kavramıyla açıklamak gereksizleşecektir.
30 Aylin Yıldız – Gerçekçiliğe Katkı: Gülsüm Cengiz
Şairi gerçekçi bir biçimde şiir yazmaya iten nedir? Yaşamın sorumluluğunun taşınması, sorunların bilincinde olunmasıdır. Gerçekçi şair, öznel bakışı aşmıştır. İnsanlara, olaylara, durumlara nesnel bilinçle yaklaşır. Kendisine ilişkin dile getirdiği öznel sorunları toplumun sorunlarıyla bütünlemeyi bilir. Gülsüm Cengiz’in gerçekliği nasıl yansıttığını şiirlerini çözümleyerek görelim.
33 Mustafa Göksoy – Dünyalaşan Gezi Gönlümüz (Şiir)
34 B. Sadık Albayrak – Yalçın Küçük’e Kitap Başına Dört Buçuk Ay
Silivri Mahkemesi, Yalçın Küçük’e 22 yıl altı ay hapis cezası kesti. Benim bilgime göre Yalçın Hoca’nın yayımlanmış 63 kitabı var. İlk kez Elence yayımlanan ve henüz dilimize çevrilmeyen Kıbrıs Savaşı anılarını da sayarsak 64 kitap. Bütün işi, aydın sorumluluğuyla bağımsız, kendine güvenen, yurttaşları arasında eşitlik ve kardeşlik bağları kurmuş, yüksek ahlak, yüksek estetik, devrimci ruhla dolu bir yaşam ülkesi kurmak için mücadele etmek olan Yalçın Hoca’nın 64 kitabı bu kavganın silahlarıdır.
40 Recep Çitikbel – Ozan Sesi (Şiir)
41 Serkan Karabayır – Sanat Sepet İşleri / Meyerhold ve Tiyatro Yaşamı
Meyerhold çocukluğunun ilk yıllarında başlayarak her zaman işçi sınıfına ilgi duymuş ve çocukluk zamanın büyük bir bölümünü onların arasında geçirmiştir. Babasının alkol damıtımevi ve köylülere kiraladığı toprakları vardır. Büyük bir aileden gelmektedir. Ailede genelde büyük çocuklar uygun bir eğitim sonrasında ticarete atılırlar ama Meyerhold küçük olduğundan kendi haline bırakılmıştır hatta onu köylü bir kadın emzirip büyütmüştür. Dolayısıyla Meyerhold’un çocukluğu köylülerin ve işçilerin arasında geçmiştir. İleride göreceğimiz tiyatro serüveni, bu görüngeler ve gerçekler üzerinde şekillenmiştir.
49 Emre Küçükoğlu – Kaz Yaz (Şiir)
50 Mustafa Tabak – Aylin’den Yıldızlı Şiirler
Aylin Yıldız’ın İnsancıl Yayınları’ndan çıkan ilk şiir kitabının ismi, “Küskün Mızıka”. Kitap bu adı içindeki bir şiirden alıyor ama diğer şiirler de okunduğunda bu adın verilmesinin ne kadar doğru olduğu görülüyor. Yıldız, yaşamda karşılaştığı kötülük ve çirkinlikler karşısında yılmamış; mızıkasına, düşlerine küsmemiş ve birbirinden farklı konularda şiirler yazmayı, bunları bir kitapta toplamayı başarmış.
51 Ebru Gonca Barut – İnsanca (Karikatür)
52 Nusret Karaca – Kadıköylü Yazar-Şair Sedat Umran’ın Anısına
Kentin üzerine karanlığın çöktüğü, Bostancı Tren İstasyonu ve çay bahçesinin loş ışıklarının yandığı an beyaz saçlarıyla hemen fark edilirdi Sedat Umran.
53 Mürşide Uysal – Özgürlüğün Yoluna (Şiir)
54 Deniz Saraç – Çehov’un İzinde / Acı
Rusya’da bir kent. Soğuk, karlı bir akşamüstü. Arabacı İona öğleden beri müşteri beklemektedir. Atı ve kendisi kıpırtısız o kadar uzun süre beklemişlerdir ki, artık gerçekdışı bir görüntü vermektedirler. “Arabacı İona bir hayalet gibi bembeyaz” “Beygiri de onun gibi bembeyaz, kıpırtısız. Bu kıpırtısızlığıyla, keskin köşeli görünüşüyle, ayaklarının sopa gibi duruşuyla bir kapiğe satılan hamurdan yapma atlara” benzemektedir.
55 Selda Tekin – Çehov’un İzinde / Atla İlgili Bir Soyadı
Emekli Korgeneral Buldeyev’in dişi ağrımaktadır. Dişindeki ağrıyı geçirmek için her türlü yöntemi dener. Ağzını votkayla, kanyakla çalkalar. Ağrıyan dişe afyon, terebentin, gaz yağı sürer; yanağına tentürdiyot, kulağına alkollü pamuk tıkar. Ama bütün bunlar hiçbir işe yaramaz. General diş doktorunu da çağırır, doktor dişini kurcalar. Kinin kullanmasını önerir. Bunun da bir işe yaramaması durumunda dişini çektirmesi gerektiğini söyler. Ancak buna razı olmaz.
57 Ahmet Arslan – Kendini Hançerleyen Kadın
Belirgin olan insanla hayvan arasındaki farkı herkes görüp, kavrayabilir. Ancak bunu, kadın-erkek bütünlüğü içindeki ayrılığa özdeş kılarak, aynı kefede, aynı tonda değerlendirirseniz, büyük bir yanılgı içine düşmüş olursununuz. “Kadın kadındır, erkek erkektir; kadınsa erkeğe tabidir” biçiminde mutlakçı bir düşüncenin bugün için geçerli olması, aslında dünya tersliğinin, garipliğinin ya da acımasızlığının bir gereği, nesnelliğin ger-çek rayında okunamamasındandır.
60 Tayfun Saraç – Seni Sevmek (Şiir)
61 Şemsettin Metin – Önyargı (Öykü)
O günün Cuma olması nedeniyle sıkışık bir gündü. İşleri yetiştirebilmemiz için servis vereceğimiz adresleri bölgelerin trafik durumuna göre ayarlayıp, ilkin en uzakta bulunan Bahçeşehir’deki hasar bildirim adresine gidip, oradan sırayla kalan işleri yaparak, tekrar servisimize dönmek üzere iş sıralamasını yaptım. İlk adreste elektronik aletlerin dışında evin elektrik donanımında da bozulma olduğu için servisimizdeki elektrik teknisyeni Mustafa ustayı da yanıma aldım ve aracımızla yola koyulduk.
64 Cengiz Gündoğdu – Yıldız Güncesi
Sayrılarevinden çıkarken böyle demişti Rıza Türköz. Uzun süre gazete alınmadı eve. Alınsa da okuyacak, anlayacak durumda değildim. Dört damarım değişmiş, iyileşme savaşımındayım.