Ağaç sevgisi Türkiye’yi sarsıyor. Türkiye’nin tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir sivil halk hareketi ortaya çıktı. Hala sürüyor.
Taksim Gezi Parkı’nın Topçu Kışlası / AVM yapılmaması için gençlerin başlattığı direniş devlet şiddetiyle bastırılmaya kalkınca büyüdü, bütün bir ülkeyi sardı. Şimdi “Her yer Taksim her yer Direniş”, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları ülkenin bütün meydanlarında çınlıyor.
2 Arzu Kök – Gel de Dayan (Şiir)
3 Coşkun Özdemir – Köy Enstitüleri Öyküsü: Kuranlar ve Yıkanlar
Türkiye Cumhuriyeti, çökmüş çağın dışında kalmış bir devletten tam bağımsız dünya devletleri ile eşit haklara sahip saygın bir halk devletinin kuruluşunun tüm dünyaya ilanıdır.
Koca bir imparatorluk, düşünmeye, araştırma- ya kapalı, kulluk eğitimi veren medreseleri ile bilimden, teknolojiden uzak düşmüş, ekonomisini geliştirememiş ve bir sömürge haline gelmiştir.
6 M. Güner Demiray – Sancılı Ülkem (Şiir)
7 A. Kadir Şahin – Gerçekçiliğe Katkı / Gerçekçi Yazın ve Maksim Gorki
20. yüzyıl edebiyatının başlıca sorunu kitlelerin köleleştirildiği, toplumsal adaletsizliğin arttığı bir dönemde insanın ne olduğu, nasıl yaşadığı ve nasıl yaşaması gerektiğidir. Feodal köleliğe karşı mücadele ederken burjuvazi insanlığa vaat ettiği özgürlük, kardeşlik, eşitlik ilkelerini burjuva devriminden sonra unutmuştu. Bu durum kitlelerde var olan düzene karşı kuşku ve güvensizliğin artmasına neden olmuştur. Burjuva eleştirel gerçekçi yazarlar da buna duyarsız kalamamıştır.
9 B. Sadık Albayrak – Gerçekçiliğe Katkı / Ahmet Altan’ın Uzun Vaazı
Öylesine haksız ve zor durumdalar ki, hayatın bütününü koca bir vaazın parçalarına dönüştürmekten başka bir yol bulamıyorlar. Okulda dersi vaaz yaptılar. Zaten camiden çıktı, beş vakit yetmedi; en kitlesel vaazı verecek aleti, televizyonları ele geçirdiler ve 16 saat durmadan vaaz verme gücünde baş imamı evlere, işyerlerine, lokantalara taşıyorlar. Hayat bitmeyen, uzun bir vaaza dönüştürülmek isteniyor. En çaresiz kaldıkları alan- da, yıllardır vaazlarının bayağı palavralar gürültüsü olduğunu az çok gösterme becerisi gösteren sanatta da büyük bir mesafe aldıklarını anlıyoruz. Ahmet Altan’ın son kitabı “Son Oyun” bunu anlatıyor.
13 Ebru Gonca Barut – İnsanca (Karikatür)
14 Ben Kimim? – Asım Öztürk
15 Kasım 1950 yılında Manisa’nın en küçük ilçesi olan Selendi’de doğdum. İlkokula çok küçük yaşta ablamla birlikte başladım ve bitirdim.
O yıllarda Selendi’de ortaokul olmadığı için bir yıl birçok yaşdaşlarım gibi bölgenin dinsel yaklaşımları içinde kuran kursuna gönderildim. Bir yıl sonra çok zor koşullar altında açılan, açılması için gerekli öğrenci sayısı zor tamamlanan bir süreçten sonra ortaokula başladım. Çok çalışkan ve insan severliği ve özverisi yüksek olan Şahap Yıldız adlı tek ortaokul öğretmeninin önderliğinde zor koşullar içinde eğitime başladık.
16 Ahmet Fazıl Göktüğ – Rüzgar (Şiir)
17 Yusuf Çotuksöken – Kentte Kentli Olarak Yaşamak
21. yüzyılda dünyanın hemen bütün ülkelerinde, yaşayan nüfus kentlerde yoğunlaşmaya başladı. Uzmanlar köylerden kentlere göçün Sanayi Devrimiyle başladığı görüşündedirler. Doğumların çoğalması, çocuk ölümlerinin azalması, hastalıkların tedavisinde kullanılacak yeni yöntemler ve ilaçlar, araç-gereçler bulunması, iyi beslenme, ortalama ömrün uzaması gibi nedenlerle nüfusun giderek artması, kırsal bölgelerde iş bulma olanaklarının sınırlılığı, tarıma elverişli toprakların miras yoluyla bölünüp küçülmesi, küçük elsanatlarıyla uğraşanlara kırsal yörelerde yeterli iş olanakları yaratılamaması, eğitim-öğretim görme isteğinin bu bölgelerde yeterli ve kaliteli olarak sunulamaması, kentlerin yaşama, iş bulma, sağlık ve eğitim hizmetlerinden, kültür-sanat etkinliklerinden yararlanma vb bakımlardan büyük avantajlar sağlaması… kentleri cazibe merkezleri durumuna getirdi.
19 Temel Demirer – “Post”un Nihayeti
“Post” söylencelerini nihayete erdiren bir “son”dan “Tuhaf Zamanlar” diye nitelenen krize, krizin yol açtığı alt üst oluş kesitine doğru ilerliyoruz…
Liberallerden muhafazakârlara dek herkesin farkında olduğu bir güzergâhta Çin’lilerin “Tuhaf zamanlarda yaşayasın” bedduasının altını çizmemek, anımsamamak olmaz.
Evet, “tarihi kötü yanının ürettiği”ni hatırlatırken, düşüncelerimizi kışkırtan bu “beddua”nın; Charles Darwin’in, “Bilgisizliğin verdiği güveni, bilgi hiçbir zaman verememiştir.” saptamasıyla betimlenen verili tabloda çok önemli olduğundan şüphe duymuyorum.
30 Öner Yağcı – Ahmet Nergiz: Bir Güzel Ömür…
Gerzeli yapı ustası Kasım Nergiz’in oğullarından biriydi Ahmet Nergiz. Parasız yatılılık olmasaydı ne Çorum İlköğretmen Okulu’nda ne de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nde okuyabilirdi…
İlkgençliğinde bolca aşk şiiri yazdığını söylemişti. Hatta âşık olduğu resim öğretmenine yazdığı şiiri hâlâ saklıyordu.
1969’un Eylülünde Gazi Eğitim Enstitüsü’nün öğrenci derneğinde tanışmıştık. Gerzeli yapı ustası Kasım’la, Zileli oto tamircisi Ömer ustanın çocuklarının Ankara’da sonsuz bir dostluğun temelini atmalarıydı bu…
31 Yılmaz Uçar – “Düşmeden Koşabilmek” Üzerine Ressam, Şair, Yazar Ahmet Nergiz ile Söyleşi
Bakırköylü Sanatçılar Derneği yöneticisi, ressam, şair, yazar Ahmet Nergiz ile BASAD Cafe’de çaylarımızı içerek söyleşiyoruz.
34 Mustafa Göksoy – Görüş Günü Gözlerim (Şiir)
35 Özden Özütemiz – Neşe Baştürk ile Söyleşi
Neşe Baştürk ile İnsancıl Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı Kızılcık Ağacı üstüne söyleşi yaptık.
38 Gülsüm Cengiz – Yaka Resimleri II (Şiir)
39 Hasret Yeşilbaş – Çehov’un İzinde / Tiyatro Müdürü Divanın Altında (Öykü İrdelemesi)
Klavdiya Matyevna Dolskaya -Kauçukova genç, yetenekli, sevimli bir aktristir. Tiyatroda sık sık kostüm değiştirilmesi gereken bir vodvil oynayan aktris, üzerini değiştirmek için soyunma odasına gider. Üzerinde ne var ne yok çıkarır. Odada çırılçıplaktır. Derken birinin iç çekişlerini duyar. Çevresine bakınır.
41 Mürşide Uysal – Sait Faik / İpekli Mendil (Öykü İrdelemesi)
Olay, Bursa’da bir ipek fabrikasında geçer. Yazar, öyküyü bize gündüzleri fabrikada çalışan, geceleri de fabrikada yatan, bir adamın diliyle anlatır. Fabrikanın kapıcısı cambaza gidecektir. Fabrikayı adama bırakır. Adam fabrikanın bahçesinde dolaşırken bir hırsız yakalar. Hırsız küçük bir çocuktur. Adı Halis’tir.
43 Sıtkı Salih Gör – Gökyüzü Yağı İçen Tozlu Kirpikli Gözler (Şiir)
44 Hasan Daşdemir – Muhsin Emmi (Öykü)
Muhsin Emmi, eskiler derler ya “nev-i şahsına münhasır”, işte öyle bir adamdı. Bilgiçlik taslar, olduğundan farklı görünürdü. Konuşması, yürüyüşü kendine özgüydü. Dört ayrı yürüyüşü vardı. Yalnızken iki tarafa sallanarak, birilerini görünce elini arkasına atarak, kadın görünce ise birden dikleşip ayağını dikkatli ve sağlam basarak yürürdü.
46 İsmail Afacan – Cumartesi Karanfil Bahçesi (Şiir)
47 Yener Orkunoğlu – Hegel Felsefesinde Yöntem ve Sistem Sorunsalı – IV
Bilimi de ampirizmden soyutlayan Althusser, ‘Bilimin üzerinde çalıştığı hammadde nedir’ diye soruyor ve şöyle cevaplıyor: “Ampirizmin ya da duyumculuğun ideolojik (‘naif’, basit ‘sapma’ değil, zorunlu ve ideolojiler gibi temellenmiş olan) yanılsamasının tersine, bir bilim, özü katışıksız dolayımsızlık ve tekillik (‘duyumlar’ ya da ‘bireyler’) olan bir varlık üzerinde asla çalışmaz. Her zaman ‘genel’ üzerinde çalışır, ‘olgu’ biçiminde olsa bile.